"Adalet İnsanı" kavramını yıllardır duyduk mu ? Sahi bu adalet insanı kimdir kim olmalıdır ne yapmalıdır hiç düşündük mü ? Kulaklarımızı yırtarcasına gözümüzün içine sokarcasına ruhumuza işlercesine yıllarca hiç işittik mi ? Bu kavramın içini doldurup unsurlarını belirleyip ilkelerini oluşturup ruhunu tanımlayıp içselleştirdik mi ? Adalet insanı kavramını yüceltecek bir şeyler yaptık mı? Yoksa düşene bir de sen vur babından davranışlar mı sergiledik.
Elbette ki; doğruları bilmek önemlidir gereklidir ve şarttır ancak yeterli değildir. Şeytan da bütün doğruları bilir amma melekle ayrılan farkı doğruları uygulama iradesi ve icraatıdır. Adalet insanı olmak için gereken ve herkesçe bilinen doğruları uygulayacak meslek etiklerine inanıp hayata geçirmek için maliyetlerine rağmen fedakarca çalışan örnek adalet insanlarına ihtiyaç var.
Elbette doğru. Ancak; sistem gerçekten nitelikli adalet insanı üretemedi veya üretmek istemedi. Belki de ona gereken hukuk ve adaletin gereğini yapan adalet insanları değil de gerektiğinde "işine yarayacak" hukuk figürleri hatta hukuk figüranlarıydı.... Belki de bunu başarmayı da bildi.
Onu herkese her bir kişiye ve her kesime; sırf ve sadece ve yalnızca "adalet dağıtan" bir ortakça benimsenen onurlu ülkümüz yaptık mı?
Oysa; "adalet insanını" her yerde her zamanda her zeminde derhal ve behemehal herkesten ve her kesimden çok bizim bizlerin hepimizin başkalarına bırakmaksızın birlikte oluşturmamız gerekmez miydi ? Keşke; Sözümüz hiç bitmese zorda darda tasada ve sevinçte ortak olsak adaleti birlikte omuzlayıp mutlak ve maddi adaleti gerçekleştirsek..!
Keşke;-Rende olmasak hep sana hep sana-Keser olmasak hep bana hep bana -Testere misali tam ortadan bölsek bölüştürsek.
Tam adalet terazisinin hassas ibresinde ölçerek hep mazluma masuma mağdura müştekiye zulme düçar olmuşa deva merhem ilaç derman olsak. Olabilsek...!