"Subaylar kendi aralarında konuşurken Pir Seycan 'Bugün bizim Kerbelâmızdır!' diye haykırdı. Tok sesi gecenin içinde yayılarak Düldülayağı Kayasında yankılandı. 'Sakın ola dizleriniz titremesin. Yüreğinizin tellerine korkunun zerresi bile değmesin. Biz ki inanmayız ölüme. Ölüme inanmayanlar hiç korkar mı ondan? Kurt kavlini bozdu ne söylesek nafile. Bugün bizim Hz. Hüseyin'e karşı imtihanımızdır. Başımız dik bir şekilde onun katarına katılacağız. Davamız kalsın Ulu Divan'a...'"
Dersimli bir ailenin Pülümür'ün bir dağ köyünde başlayıp Soma'da "biten" acı yüklü hikâyesi.
Başı belli ama sonu bilinmezliklerle dolu rüyalarda ayan olan bir yolun hikâyesi...
Tertelenin kırıp geçtiği kırımdan bir şekilde kurtulanların paylarına ise sürgünün düştüğü lanetli bir zamanın...
Uğradıkları zulmün akıl almazlığına bakıp evliyaların bile kendilerini terk ettiğine inanan insanların...
Dere boylarında kuytuluklarda mağaralarda hısım akrabalarını pirlerini-dervişlerini ağır makinelilere bombalara zehirli gazlara kurban veren insanların...
Seydali'nin Pir Seycan'ın Ana Goye'nin Ejma'nın Zerifa'nın ve kundak bebeği Sosıne'nın hikâyesi...