"...Nasıl anlatılır ki bir devrim adamı... Hangi yönünü anlatmalı ki. Öğretmenliğini mi? Kurduğu ve başkanlık ettiği dernekleri mi? Hukukçuluğunu mu?.. Altay futbol takımının kurucu başkanlığını mı?.. Gazete yazarlığını mı?.. Kuvayı Milliyeciliğini mi?.. İstiklal mahkemeleri yargıçlığını mı?.. Muallimler Derneği Başkanlığını mı?.. Mübadele İmar ve İskân Bakanlığını mı?.. Adalet bakanlığını mı?.. Yoksa Millî Eğitim Bakanlığını mı?.. Vatanseverliğini mi? Eğitimciliğini mücadeleciliğini hukukçuluğunu mu? Aydın ilerici örgütçü yardımsever yenilikçi atılımcı dürüst saygın sevecen özverili kişiliğini mi? Ödünsüz ülkücülüğünü devrimciliğini mi? 35 yıllık ömrüne sığdırdığı bunca eylemli yaşamın hangi parçasını anlatmalı ki?..
Mustafa Necati Bey dendi mi benim aklıma ilk olarak; Kurtuluş Savaşı yıllarındaki Kastamonu yöresi istiklal mahkemesi yargıcının sesi geliyor kulağıma: "Bundan sonra memleketin casuslara eşkıyaya rüşvet alana zalime asker kaçağına bunları saklayanlara zenginleri fukaraya tercih edenlere her kim ve ne mevkide ve rütbede ne kadar büyük olursa olsun aman yoktur!.." Yaşar ALADAĞ
İyi okumalar.