Eğer basit yaşamı asgari ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanan modaya uymak ya da başkalarının onayı için tüketmeyen insanın neredeyse mülksüz denilebilecek yaşam tarzı olarak tanımlarsak Ken Ilgunas'ın kazandığı deneyimle kelimenin tam anlamıyla basit yaşama uygun yaşamayı öğrendiğini söyleyebiliriz.
Ilgunas bu kitapta basit yaşamayı öğrenme sürecini anlatıyor. Borç ödemek için çalıştığı işleri ve karşılaştığı zorlukları borcunu ödedikten sonra Duke Üniversitesi liberal çalışmalar programında yüksek lisansa kayıt olmasını ve burada okuduğu süre içerisinde üniversite otoparkında (kimseye çaktırmadan) bir minibüste yaşama deneyimini paylaşıyor.
Ilgunas'ın hikâyesinde üniversitede okumak amacıyla girdiği borç batağından çıkmak için yaptığı yolculuğun onu nasıl gönüllü basitliğe yönlendirdiğini görüyoruz.
"Eğer birini özel bir kulübe koyarsak bir anda yata ihtiyacı olduğunu hissetmeye başlayacaktır. Ancak ıssız bir adaya koyarsak tek isteyeceği şey hayatta kalmak için elzem olanlar olacaktır. İhtiyaçlarımı basit tutmak istiyordum. Bakış açımı yitirmek istemiyordum. Yeniden bütün başat kültürün normlarını ve değerlerini ve arzularını kendiminmiş gibi kabul ederek yutulmak istemiyordum."
Yaşadığımız dünyada birey olarak basit yaşamanın mümkün olup olmadığını merak edenler için gerçek ve farklı bir hikâye.