Medeniyet dünyamızın kurucu metinlerinden Ahlâk-ı Alâi Kınalızâde Ali Efendi'nin hikmet-i ameliyye yani ahlâk ilmine dair yazdığı önemli bir eseridir. Bu eser İbn Miskeveyh'in Tehzîbü'l-Ahlâk'ı Nasîrüddin Tûsî'nin Ahlâk-ı Nâsırî'si ve Celâleddin Devvânî'nin Ahlâk-ı Celâlî'sinin Osmanlı ilim dünyasındaki devamı niteliğindedir. Kınalızâde eserini meydana getirirken yukarıda sayılan kitaplardan Gazzâlî'nin İhyâ-i Ulûmi'd-Din'inden ve İslâm ahlâk literatüründeki diğer pek çok eserden istifade etmiştir. Ahlâk-ı Alâi'yi önemli kılan Türkçede felsefi olarak yazılmış ilk ahlâk kitabı olmasıdır. Ayrıca yazıldığı günden Osmanlı'nın son dönemlerine kadar medrese ve mekteplerde okutulan ahlâk dersleri için esas kabul edilmesi de eserin meşhur ve yaygın bir hale gelmesinde oldukça etkili olmuştur.
Bergüzâr-ı Ahlâk ise Ahlâk-ı Alâi'nin ihtisarı mahiyetindedir. Yağlıkçızâde Ahmed Rıfat Efendi Ahlâk-ı Alâi'nin ibareleri ve içeriğinin biraz muğlakça olduğunu ve istifade etmek isteyenlerin külfetten kurtulması için bu eseri ihtisar ettiğini söyler. Bergüzâr Bursalı Mehmed Tahir Efendi'nin deyişiyle "münakkah" yani ayıklanıp en iyi kısımları seçilmiş bir eserdir. Ahlâk-ı Alâi'nin seçilmiş kısımları haricinde eserin sonuna itikat ve edebe dair soru-cevap bölümü de eklenmiştir. Bu bölümde insanın fiilleri istihare istişare insanın nereden gelip nereye gittiği gibi bazı konular işlenmiştir. Ayrıca bu bölümde bir şeyhin kendisini ifsat etmeye çalışan şeytan ile olan mücadelesini anlatan bir hikâye de mevcuttur. Kitabın ikinci baskısının kapağındaki ibareden idadilerin dördüncü senesinde ders kitabı olarak okutulduğunu da anlıyoruz.