Christa Wolf 1996'da yayımlanan Medea.Sesler'de Euripides'in tragedyasından beri defalarca işlenen hikâyeyi ele alır. Medea hep çocuklarının canına kıyan canavar anne kardeş katili gönderdiği zehirli elbiseyle Korinthos Kralı Kreon'un kızı Glauke'yi öldüren büyücü İason'un kaypaklığının kurbanı ya da kendi kökleriyle köprüleri atmış ebedi yabancı olarak betimlenmiştir. Ancak Wolf'un Medea'sı tutkunun çaresiz tutsağı değildir ve hiçbir suç işlememiştir. Ülkesini daha yüksek ve daha insani bir medeniyet arayışıyla terk etmiş olağanüstü güçleri ve insani kusurları olan bağımsız bir kadındır. Yazar romanı eski tanrıça merkezli dinlerin yerini ataerkil yönetimlere bıraktığı kralların iktidar uğruna her şeyi göze aldığı bir çağa yerleştirir. Yabancılaşmanın insan varoluşuna sindiği bu çağda yalnızca farklı kültürler arasında değil aynı kültürel iklimde yaşayan cinsiyetler arasında da diyalog olanaksızdır. Margaret Atwood'un "hem görüntüleri yansıtan hem de sesleri yankılayan aynalarla kaplı bir tünel"e benzettiği romanda Wolf iktidarın işleyişini iktidarın baskısı altında ezilenlerin davranış biçimini farklı bakış açılarından inceleyerek insan topluluklarındaki şiddetin kaynağına inmeye çalışır.