Yeni bir siyasal manifestoya ihtiyacımız bulunmakta:
Savaş çağrısı yapmayan bir toplumsal uzlaşma ve varoluş çabasına. En bezgin demokratları umutlarını yitirmiş İslamcıları özgürlüğün ve barışın adını anmaz olmuş liberalleri yenilgi duygusuna gömülmüş Kürtleri ve Alevileri bile uykularından uyandıracak onlara sorumluluklarını hatırlatacak bir seslenişe.
Kapitalizm tarafından işgal altına alınmış olan tarihsel şehirlerin kimlikleri örselenmeden yaşanabilir mekânlara çevrilmesine. Birer "yüksek lise"ye dönüştürülmüş olan üniversitelerinin bu hale getirilmesine göz yummuş olan aydınlar akademisyenler ve siyasilerden hesap sormaya. Basın yayın gruplarının siyasal veya ticari çıkar odaklarının tekellerinden kurtarılarak bağımsızlaşmasına.
Adalet sisteminin özerkleştirilerek siyasal güçler kadar meslek odalarının baskılarından kurtarılmasına sivil toplumla işbirliğine açılmasına. Bomboş kalmış köylerle çığırından çıkarılmış şehirlerarasındaki asimetrinin farkına varmayan tüm uzmanları sorumluluklarını üstlenmeye çağıracak bir görev duygusuna.
Kimlikleri bastırılmış unutturulmuş madunlaştırılmış bütün toplumsal kesimlerin amasız ve fakatsız olarak onurlarını iade etmeye. Savaşa ve silahlara ayrılan bütçeyi toplumsal eşitsizlikleri telafi amacına tahsise.
Siyasal örgütlenmelerin tabandan itibaren biçimlendirilmesini sağlamaya ve siyasilerin tüm imtiyazlarını kaldırarak siyasal uğraşı bu alana gönül veren insanlara açmaya. Türkiye'yi Batı ile Doğu arasında bir köprü ve bir denge barışçı bir uzlaşma noktası haline getirmeye. Toplumsal ve bölgesel sorunların müzakerelerle çözümlenebildiği bir deneyimi silahların toprağa gömüldüğü bir siyasal mücadeleyi mümkün kılmaya...