Çoğunlukla yazdığı öyküler ve bu öykülerde ele aldığı tarihi ve milli unsurlarla öne çıkarılsa da Ömer Seyfettin birçok öyküsünde karşımıza çıkan mizahi arka planı ve çok zaman harikalar yarattığı ironik diliyle de ayrı bir öneme sahiptir. Onun 1919'da Vakit gazetesinde tefrika edilen Efruz Bey isimli romanı bunun en iyi örneklerindendir. Tefrika edildikten sonra Vakit Matbaası'nda 80 sayfalık bir kitap olarak yayımlanan eserinde Ömer Seyfettin İkinci Meşrutiyet sonrası değişen siyasi atmosferde ortaya çıkan türedi tipleri Efruz Bey üzerinden eleştirir. Bu yönüyle Ömer Seyfettin Türk edebiyatında Felâtun Bey ve Rakım Efendi'nin Felâtun'u Araba Sevdası'nın Bihruz'u gibi "öncül" tipler arasında yer alan Efruz Bey ile hem döneminin bir eleştirisini yapacaktır hem de bugün bile karşımıza çıkan benzerleriyle bir ölümsüz figürü hayatımıza katacaktır.
"'Efruz...'
...
Hoştu. Ahenkliydi. Hele manası tamamıyla kendine uyuyordu. İstibdat zulüm karanlığını o aydınlatmamış mıydı? Bundan başka... Evet şimdiye kadar hiç kimse bu ismi taşımamıştı.
'Efruz Efruz...'"