Batı hukuk sistemi içinde farklı inanç sahiplerinin hak ve özgürlüklerinin tanınması için 20. yüzyılı beklemek gerekti. İslam hukuk sisteminde ise farklı din ve inanç sahiplerine dokunulmaz ve ihlal edilmez bir çerçeve içinde hukuki bir koruma sağlandığı görülür. Bazı istisnalar bir yana bırakıldığında bu teminatlı hukuki yapı gayrimüslimler için eşine rastlanmayan bir uygulama olmuştur. Osmanlı Devleti de bu uygulamayı devam ettirecek çok kültürlü bir sosyal yapıyı mümkün kılmıştır.
Ancak Osmanlı uygulamasının çok hukuklu sistem olarak takdimi mübalağlı bir yaklaşımdır. Osmanlı uygulaması tek bir hakim hukuk sistemi (İslam hukuku) etrafında yine İslam hukuk teorisinin prensiplerine uygun olarak şekillenmiştir. Osmanlı deneyimi ayrı hukuk sistemlerinin varlığı ve her cemaatin kendi hukuk sistemini uygulaması anlamına gelmez.
Millet Sistemine ilişkin literatürde yer verilen açıklamalar bugüne kadar böyle bir sistemin varlığını ispata kafi değildir. Osmanlı Devleti gayrimüslim reayayı millet sistemi ile değil iltizam sistemi ile idare etmiştir.
Bu kitapta yazar Osmanlı Devleti'nin gayrimüslimlere ilişkin hukuki uygulamalarını değerlendirerek var olan millet sistemi anlayışını eleştirmekte ve iltizam sistemi adı verilen yapıyı detaylarıyla açıklamaktadır.