İlk çağlardan günümüze kadar insanoğlu gerek dilinin dönmediği olaylar karşısında gerekse var olan bir durumu daha da güzel bir halde anlatmak maksadıyla çeşitli edebî sanatlara ve söylemlere başvurmuştur. Bu söylemlerin sahipleri sözlü ve yazılı olarak çağdaşlara ve gelecekteki okurlara çeşitli şekillerde aktarmıştır. Zamanla bazı şairlerin isimleri ve cisimleri unutulup adlarına "anonim" denmiş geri kalan şairlerin isimleri ise döneminden günümüze kadar muhafaza edilip aslıyla anılmıştır. Kimi derdiyle isyanını kimi aşkı ile maşukunu kimi de yaratıcısını çeşitli ifadelerle ve güzellemelerle anlatmıştır. Bu şairlerin kıymetli söylemleri ve eserleri gerek dönemleri hakkında bize bilgi verip bizleri aydınlatmış gerekse öğüt vermiş yanlışı düzeltip doğruyu zikretmemizi istemiştir.
Ayşe Akkaya 1971 yılından günümüze kadar yazdığı şiirlerini "Anadolu Kadınının Duâsı" adlı eserle kitaplaştırmış ve bu kitabında "Sevgi" teması altında Hâlık ile mahluk sevgisini vatan ile millet sevgisini aşk ile maşuk sevgisini biz okurlara anlatmaya çalışmıştır. Genç yaşlarında okumaya başladığı ve halen aşkla okumaya devam ettiği Mevlana Yunus Emre Karacaoğlan gibi yüce isimler onu halk şiirine yöneltmiş ve bu uğurda yarım asrı geride bırakmıştır. Rabb'inin emriyle Nebi'nin izinden giden Ayşe Akkaya "Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" atasözüne binâen başta kendisi olmak üzere eşine ve çocuklarına ettiği nasihat ve sitemi Türk insanına da tatlı dille etmiştir.