Zamanı durdurmayı daha önce hiç bu kadar çok istememiştim. Zaman bize en azından veda edecek kadar nazik davransaydı ya da daha önceden gideceğini hissedebilseydim de anneme onu ne kadar çok sevdiğimi söyleyebilseydim. Yarım kalan her şeyden çok canımı yakan ona sarılıp yanakları sıcacıkken öpememek ve dünyanın en güzel annesi olduğunu söyleyememek oldu. Benim için yaptığı o kadar fedakarlıktan sonra giderken veda bile edemeyişim yokluğuyla eşdeğerdi. Ölüm neden bu kadar soğuktu? Neden bu kadar acımasız ve bir anda geliyordu kapımıza? Onu çok özleyecektim ve hiçbir zaman hiçbir şeyle dinmeyecek bir hasretle sarılacaktım her gece anılara.
Anlatılması zor bir acıydı ölüm. Daha da zoru o acıyla her gün yaşamaya çalışmaktı.