Elazığ'ın antik kenti Harput'ta hayatlarına dokunan birer yardım eliyle yolları kesişen Emine ve Hüseyin'in hikâyesi sevginin en saf hâlidir.
"Biliyor musun ben âşık oldum. Hem de ne aşk. Bir anda karşıma çıktı ve düşünme fırsatı bile bırakmadan benliğimi yok etti. O kadar güzel ki gözlerine bakınca insanın ömrü uzuyor sanki. Saçları desen bambaşka bir dünya. Kayboluyorum ona bakarken."
Bu genç çift düşe kalka bir hayat yolculuğunu kimi zaman acıyla kavrularak kimi zaman da tatlı bir tebessümle geçirdiler. Canlarından birer parça olan Ahmet ve Fatih ise onların bu zorlu yolculukta en büyük sınavları oldu.
"Hüseyin bir süre öylece baktı evladına. Sonra kollarından tutup kendine doğru çekerek öyle bir sarıldı ki Fatih babasının kalp atışlarından affedildiğini anladı. Öyle ki babasının bedenine yaydığı sıcaklık buz gibi havayı bile ısıtmaya yeterdi. Uzun süre kapının önünde sarılmış hâlde beklediler. Fatih huzurla dolmuştu ama hâlâ yüreğinde eksik bir parçanın varlığını hissediyordu."