Özlem Yanmaz edebiyat dergilerinde çeşitli seçkilerde işaretlerini verdiği kendine has öykü evrenini okurun karşısına çıkarıyor.
Yanmaz'ın kalemi bu dünyadan geçerken sistemin geleneklerin ilişkilerin bireyi düşürdüğü yıkıcı açmazların izini sürüyor.
Bunu salt bir iz sürme olarak nitelemek yetersizdir bu kitaptaki her öykü mevcut yapıların hepimizi delik deşik eden dişlilerine ironik bir diş geçirmedir. İnsanın doğasından gelen trajikomik haller de buna eklendiğinde okur çok katmanlı bir dil şöleninin parçası haline gelir.
Pek çok acıyı hayal kırıklığını barındıran bir şölendir bu. Acıları bize yaşatanları ararken ilk akla gelen hedefler birer kurbana dönüştüğünde bu kez her şeyi daha derinden sorgulamaya girişiriz. İşte Özlem Yanmaz öyküleri tam da bu noktada usul usul seslenir ruhumuza... Her sorgulama daha üst bir farkındalığa çağrıdır aslında.
Kırk Birinci Evin Banyosu kalabalıklardan bizi sıyırıp ortamı tenhalaştırıyor sığındığımız tenhalarda ise safları sıklaştırıyor. Yüreğimizi de bu gelgitin şahidi yapmaktan hiç çekinmiyor.
Söz konusu Özlem Yanmaz'sa...
BİZ ONUN ADININ YANINA YAZIYORUZ: EY ÖZGÜNLÜK!