Orta Asya'nın büyüyen Türk devletlerine dar gelmesinden dolayı Batı'ya yapılan göçler istihbarat teşkilatının daha güçlü kılınmasını zaruri hale getirmiştir. Atilla prens iken Romalı general Aetyus'la Macaristan platolarında karşılaşırken binlerce kilometre ötedeki Erzincan'da Romalıların yerli halka yaptığı savaşın gidişatını müstehzi bir üslupla sorması Türklerin istihbaratının ne kadar güçlü olduğunun küçücük bir göstergesidir. Avrupa'nın ticaret yollarını ve dünyayı tanımaya başlaması ile birlikte istihbarat sanatı kıran kırana bir mücadele halini almıştır. Osmanlı'nın aynı zamanda bir Avrupa devleti olmasından dolayı bu ülkedeki istihbaratçılık organizasyonu tabii olarak diğer Avrupa devletlerinden daha güçlü olacaktır. Ancak sanayi devrimi ve sosyal alanındaki gelişmelere ayak uyduramayan Osmanlı devleti ile birlikte ünlü haberalma teşkilatı da Avrupalı rakipleri ile aynı seviyeye düşme zafiyetini göstermiştir. 19. ve 20. yüzyıllarındaki Türk istihbarat sanatı imparatorluğun çökmesine rağmen Avrupalı rakiplerine kök söktürmesi günümüz modern istihbaratçılığımızın ne kadar güçlü bir geleneğe sahip olduğunun en büyük delillerinden biridir. 21. yüzyılda dünyadaki yüzlerce istihbarat servislerinin içinde ilk beşte yer alan ve büyük istihbarat servisimizin; MİT'in kısa bir öyküsünü bu kitapta okuyacaksınız. Londra'dan Doğu Türkistan'a Kuzey Afrika'dan Java Adaları'na kadar insanın olduğu her yerde ülkelerinin çıkarları için canlarını feda ederek çalışan istihbaratçılarımızın bazen tüyler ürperten bazen de gülmekten kırıp geçiren yaşadıkları olaylara tanık olacaksınız bu çalışmada.