Nedret burada birkaç defa kendi duygularına daldı. Kalbinin derin bir köşesinde kendisine gizli gizli gülümseyen ümide benzer bir şey vardı. Tekmil varlığını ince ipek bir ağın cazibesi sarıyor bunun düğümlerini ezelî bir kudretin yardımıyla bağlıyordu. Şu dakikada öksüzlük ve kimsesizlik eleminden daha acı bir mahrumiyet ıstırabı hisseden Nedret tahammülü kıran bir ruh mücadelesi içinde çırpınıyordu. Gözlerinde süzgün bir yeis vardı. Genç ve güzel çehresinin ince hatları üzerinde geçen günlerin ölmüş kurumuş hayallerinin gamlı ve solgun gölgeleri dolaşıyordu.
Güzide Sabri'nin en çok okunan romanı Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi'nin devamı olarak ondan on sekiz yıl sonra yazdığı Nedret ilk romanın talihsiz kahramanı Fikret'in kızı olan Nedret'in hikâyesinin konu edildiği öncülü kadar sürükleyici bir roman. Genç Nedret yüzünü bile hatırlamadığı annesinden kalan notlarla ve mazide kalmış hikâyenin kahramanı insanların hayatına girmesiyle geçmişin puslu perdesini aralamaya çalışırken kendi de annesininkine hiç de uzak olmayan yeni bir aşk hikâyesinin kahramanına dönüşmektedir.