15 Kasım 2003 Cumartesi günü İstanbul'da Neve Şalom ve Beth İsrael sinagogları ile 20 Kasım Perşembe günü HSBC Bank ve İngiliz Başkonsolosluğu'na El Kaide örgütü tarafından düzenlenen intihar saldırılarında 50 kişi öldü 700'ün üzerinde kişi de yaralandı.
Bulgular eylem talimatının yurtdışından verildiğini anak katillerin Türk olduğunu ortaya koyuyordu.
Peki kimdi bu adamlar? Neden ülkelerine böylesi bir kötülük yapıyorlardı? Bu kitabı yazmaya karar verirken bizim de kafamızdaki onlarca soru işaretinden bazıları bunlardı? Araştırmamıza saldırılarla ilgili gözaltına alınanların polisteki ifadeleri ile İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcıları'nın hazırladığı iddianameyi satır satır okuyarak başladık. Ortaya çok önemli tespitler çıktı. Saldırılara adı karışanların ifadeleri bir terör oluşumunun hem toplum hem de Türkiye'nin güvenliğini sağlayan birimler için ibret oluşturan detaylarını yakalayıp gözler önüne sermemizi sağladı.
Birileri bizler günlük işlerimizle kısır politik ve ekonomik çekişmelerimizle zaman öldürürken gözümüzün önünde üniversite sıralarında organize ettikleri basit bir öğrenci hareketini yıllar sonra Türkiye'nin en büyük şehri İstanbul'u cehenneme çevirecek bir senaryoya dönüştürebiliyorlar.
Son derece masumane görünen türban eylemlerinin ardından radikal İslami düşüceye saplanıp 'cihat' etmeleri yani 'din adına savaşmaları' gerektiği sonucuna varabiliyorlar. Pakistan'a Afganistan'a Suriye ve Irak'a gidip El Kaide Taliban ve başka radikal dinci grupların ağlarına düşebiliyorlar. Söz konusu terör örgütlerinin kamplarında Türkiye için hazırlanmakta 'dehşet senaryosu' için eğitilip kin ve nefret duygusuyla harekete geçebiliyorlar.
Görünen o ki senaryoyu hazırlayanların onları işleyip Türkiye'yi ateşe vermeye göndermeleri hiç zor olmamış!