Shakespeare'den sonra Dickens'la beraber muhtemelen en çok okunan İngiliz edebiyatçı olan Lord Byron skandallarla ve kahramanlıklarla anılan sıradışı bir hayat yaşadı. Eğer 19. yüzyılda 20. yüzyıldaki James Dean tipi bir "Hızlı yaşa genç öl" felsefesi varsa o kesinlikle Lord Byron'dan ilham almıştı. Byron 19. yüzyılın ilk çeyreğinin gerçek anlamda "rock star"ıydı.
Yaşamıyla eserinin iç içe geçtiği Genç Harold'ın Yolculuğu Byron'ın Don Juan'la birlikte dünya edebiyatına armağan ettiği iki görkemli klasikten biridir. Bu büyük eserin ilk kısmı 1812'de yayınlanır yayınlanmaz büyük bir edebiyat olayına dönüşmüştür. Genç ve soylu Harold'ın ülkesinden ayrılmak zorunda kalarak meçhule doğru yola çıktığı bu kişisel destanın ilk durağı Napoléon Savaşlarının ve kadim geçmişin gölgesinin düştüğü Portekiz ve İspanya olur. Sonrasında Arnavutluk ve Yunanistan'a Orta Avrupa ve kısmen Türkiye'den İtalya coğrafyasına dek uzanan yolculuklarında şair kendini ve Avrupa'nın köklerini arar.
Bir destan bir seyahatname bir Avrupa kültür atlası olarak da okunabilecek zenginlikteki Genç Harold'ın Yolculuğu Hasan Aksakal'ın sunuşu ve Tamer Gülbek'in duru Türkçesiyle iki yüz yılın ardından ilk defa dilimize kazandırılan gerçek bir başyapıt!