"...Bir insanın hayatta ortaya çıkardığı duruş arkadaşlıklarda karşılaştığı tavır herhangi bir tanıdığın ona gösterdiği itibar onun iyi hislerine ve yargısına olduğu kadar karakterinin diğer kısımlarına da bağlıdır. İnsan dünyadaki en iyi niyete sahip olsa ve tüm adaletsizlik ile şiddetten uzağa götürülse de bölgede ve anlayışta en azından ortalama bir payı yoksa kendini hiçbir zaman itibar edilir hale getiremez."
18. yüzyıla damgasını vuran İskoç Aydınlanmacı filozof tarihçi iktisatçı ve deneme yazarı David Hume günümüzde en çok felsefi deneyselcilik şüphecilik ve doğacılığa dair bir hayli etkileyici sistemiyle bilinir. Hume felsefi akılcılara karşıt bir şekilde "Akıl tutkuların kölesidir ve öyle de olmalıdır" diyerek akıldan ziyade tutkuların insan davranışını yönettiğini savunur. Aynı zamanda etiğin soyut ahlaki bir ilkeden ziyade duygulara dayalı olduğunu iddia eden bir "sentimentalist"tir. Ahlaki görüngülerin doğal açıklamalarının öncelikle olan-olması gereken sorununa veya bir olgunun ispatının tek başına hiçbir zaman neyin yapılması gerektiği hakkındaki normatif çıkarıma sebep olamayacağı konusuna yönelik ele alınması gerektiğini belirtir.