Radko:
"Yastığım ipek kumaştan içi kuş tüyü ile doluydu. Özellikle aklını yitirmişlere ipek yastık iyi gelirmiş.
Burada tepeden tırnağa her şeyin bir anlamı var; yemeğim suyum şerbetlerim yatağımdaki çarşafım üzerimdeki elbisem camımın önündeki ağaç şifahanedeki havuz havuzun kenarında dinlediğim musiki macunlar haplar kokular hekimin sohbetleri bahçedeki taşlar bile şifa içinmiş.
Buranın her şeyi ilaçmış.
Sahiden Türkler 'şifahane' ismini iyi bulmuşlar."
Orta Asya'dan günümüze kadar kadim Türk tıp tarihi bir kültür hazinesidir. Osmanlı kurduğu şifahanelerle bu hazineyi taçlandırmıştır. Orta Çağ'da Avrupa'da akıl hastalarını dışlayıp hatta yakılmalarına varıncaya kadar inanılmaz yöntemler uygulanmıştır.
Aynı dönem Osmanlı Devleti'nde ise söz konusu hastalara mümkün olan en modern teknik ve ilaçlarla tedavilerine özen gösterilmiştir.
Tarihi romanlarda genellikle savaş kahramanlık entrikalar ve tipik aşk hikayelerine yer verilmiş
Osmanlı Devleti'nin bilim sanat ve tıp alanlarındaki başarılarına az sayıda yer verilmiştir.
İşte bu noktada Ayfer Güney'in kaleme aldığı Oyalı Kâse adını taşıyan bu eser şifahanede psikolojik rahatsızlıkların anlatılması açısından isabetli ve yerinde bir karar olmuştur.
Oyalı Kâse'de bahsedilen sadece iki hastanın tedavisi değil o yüzyıldaki Edirne'nin ve Trakya'nın askeri kültürel ve coğrafi özellikleri yansıtılmaya çalışılmış.
Romanda ki bilgiler yazarın neredeyse bir akademisyen titizliğiyle yapılan ve yıllar süren araştırmalarıyla elde edilmiştir.
Araştırmalar neticesinde Türk hekimlerin başarısının tesadüf olmadığı anlaşılmaktadır.
Eserin dil özellikleri incelendiğinde ise sade ve günümüz Türkçesi kullanılmakla birlikte olayların geçtiği dönemin Türkçesi de aşırıya kaçmadan okuyucuya sunulmuştur.
Romandaki şifa yolculuğu; bilimle inancın sanatla doğal yaşamın ve öfkeyle şefkatin iç içe geçmesi nihayetinde naif bir aşk hikayesiyle anlatılmıştır.