Seni Sevmek için yazıyorum. Pat diye hayat denen alana atılıvermek. Kaşla göz arasında. Kısacık bir hikâye uzunca bir roman. Ahıskalı erkeklerin öksürükleri gibi kopuk kopuk. Matematikten uzak coğrafyalara yabancı çok yanıyla ilkel. Dedemin dediğine göre kaygılanmak için herhangi bir neden yokmuş şu dünyada. Devletler her zaman on sekiz yaşında ve ateşli olurmuş. Yanmamak için ateşten uzak durmanın daha akla yakın olduğunu söylerdi. Babam üstüne iyi oturan düzgün bir ceket aramıştı ömrünün son yıllarında. Bu arzusunu gerçekleştiremedi bir türlü. Bir cekete kavuşacak kadar bile değilmiş demek ki şu dünya. Torunlarının birçoğu hapislerde yattı. Suçlu suçsuz. Kimileri de kendini savunmaya çalışıyor hala.
Kalabalık bir dünyadan geçiyorduk. Önümüzü kesip durdurdular bizi. Biz de az değildik hani. Çalgıcı olduğumuz için her birimizde bir çalgı vardı. Korktuk. Unutkanlık sardı hepimizi. Korkumuz hafiflesin diye yağmur yağsın kar yağsın istedik. Birkaçımız el açıp dua etti zaman zaman. Çok derinlerden acılı bir ağıt geldi. Birbirimize korkarak baktık. Çalgılarımıza sarıldık sonra. Bütün gayretlerimize rağmen hiçbirimiz çalamadık. Korkumuz giderek büyüdü. Korkumuz büyüyünce daha çok sokulduk birbirimize. Önce birkaç kişi hıçkırdı sonra hepimiz kendimizi ağlarken bulduk...