Dört Ayaklı Minare'ye gelince durdum ya da durduruldum. Ses kesildi birden. Dört Ayatla minarenin etrafında yayılan bir ışık gördüm. Gövdesinde bir geçidi saklar gibi parlıyordu. Beni o tarafa iten bir gücün esaretine boyun eğdim. Göz kapaklarım kendiliğinden kapandı. Işığın içine girence ellerim bir şeyler arar gibi sağı solu yokladı. Dokununca nerde olduğumu anladım. Dört Ayaklı minarenin dibindeydim. Geçidin sırrına orda vakıf oldum. Dört ayağın etrafında sırayla dolandım. Dileklerin huzur. sıhhati tamamlanmış gibi bir kıuş kadar hafifledim. Keşmekeş sorunların uzağında bambaşka bir yuvarlığın içindeydim. Bana yaz dediğinde tuttuğum defterin anlattığı zamandaydım. Surlardaki gizemin taşlara yansıyan suretinde insan ve doğnın iç içe geçen muazzam halesine hayran kaldım. Surların iç ve dışındaki sayısız ağaç ile her renkten çiçeğin görüntüsüne huzur ve sıhhat vardı. Kapıların belirgin hatları. cami ile kiliseler sur içindeki ev ve köşkler defterdekilerin aynısıydı. Kentin tılsımındaki güç buydu. Saadet güven birliktelik barış hoşgörü sevgi adalet bir kentin kentlilerle olan benzerliğiydi. Kent huzur veriyorsa sen de huzurlusun. kent sıkıntı veriyorsa aldığın nefeste bile sıkıntı vardı.