"Böyle olduğum için özür dilemeyeceğim." O gün yüklendiğimi yutkunup bunu söyledim. "Kabilemden otağımdan ve babamdan bağlarımı koparacağım."
Sırtımı verdiğim ağacın gövdesine dokundum bacaklarımın yanında tuttuğum mızrağıma baktım. Keskin mızrağım. Onu ağacından kopardığımda altı yaşındaydım. Boyumdan büyük mızrağıma can vermek için günlerce budamıştım onu. Babamın heyecanlı yüzü hala gözümün önünde. Nehrin deli vuruşlarının sivrilttiği taşı nasıl da yontmuştu. Demiri tunca katıp eritmişti de nasıl kapamıştı taşın üzerini. Mızrağım; gücüm korunağım.
Savaşçı atalarımızın ruhunu taşısın diye toprak yurtlarına gömüp demlendirmiştik mızrağımı.
Elime aldığımdan beridir sanki her birinin ruhu benim yanımda. Şimdi her biri lanet edecek bana. Babam nice gönenmişti; ilk oğul ve ilk silahı. Otağında öyle uludu ki derler yedi köye vardı nidası.