"Kaldırıma baktı. Öteye yazıhanenin oraya koştu. Sağa sola baktı. Yok. Yokk. Yokkklaaar! Yazıhaneye sordu. Yok. Kaldırımın oradakilere sordu yok! Ne çok 'yok' vardı kulaklarında. Çıldırdı. Elinde paket süt ve biberonla koştu sağa sola. Sordu tarif etti. Yok buldu yine karşısında. Arkası dönük bir kadının yanına vardı. Kolundan tuttu döndürdü. Kadın çığlığı bastı 'Deliiii!' diye. Bebekli bir kadını daha tuttu kolundan. Yine yoktu. Yokların içinde o da yok oldu. Aklı aldı başını gitti göç etti. Bağıra bağıra dolaştı şehrin sokağında. Polisler geldi tuttu kolundan. Çırpındı ellerinde. Biraz önce öfkeyle bakan kalabalık şimdi acımayı çağırmışlardı bakışlarına. 'Deliydi' galiba."
Lanettt! Eyvahh laneett! Karaca'nın laneti! Şehir laneti... Aysarlığa yakalanmıştı Akşit. Karaca'ya varabilecek miydi? Hacı Ana neredeydi? O olsaydı hemen iyi ederdi kendini... Şehrin sokaklarından en büyük göç kervanı geçiyordu. Kim bilir daha nerelerde göçün ipleri çözülecekti?