"Ertık; ey millet-i merhume sabah oldu uyan!... Sana az
geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?...Dinle Peygamber-i Zişan'ın
ilâhî sözünü. Veriniz başbaşa; zira sonu hüsran-ı Mübin.
Ne hükümranlık kalıyor ortada billahi ne din! 'Medeniyet
!' size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak sonra
da yutmak diliyor. Ne bu şuride siyaset ne bu fasid dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu zannım çoğunuz... Başka bir şey
diyemem ... İşte perişan yurdum !..."
Evet; merhum Mehmet Akif Ersoy İslâm ümmetinin hâlini
pür melâlini böyle tasvir ediyor. Zira kardeşlik şuur ve bilincini
yitiren bu ümmet ulus devletlere bölünmüş vaziyette
emperyal güçlere lokma oluyor. Ümmetin bu hâli en çok sömürgeci
güçlerin işine yarıyor. Bizim güç birliğinden uzak
dağınık hâlimiz onları sürekli iştahlandırıyor ve bu nedenle
saldırılarına maruz kalıyoruz. İfade edeceğimiz o ki; İslâm
ümmeti olarak dünya milletleri arasında (olmamız gereken)
izzetli ve şerefli yerimize ulaşabilmemiz için alt kimliklerimizi
bir tarafa bırakarak üst kimliğimiz olan değerlerimizi ve
"kardeşlik bilinci"ni kuşanarak işe koyulmalıyız. Şunu unutmayalım
ki İslâm ümmeti bir ailedir. Şu hâlde kardeşlik bilinci
ümmet bünyesinde inkişaf etmelidir. Bu bağlamda alt
kimliklerimiz asla bağlayıcı değildir.