Bir kamyon kasasında başlayan roman seksenli yıllar ve darbenin yarattığı etkileri yer yer sayfalarına yükleyerek ilerliyor. İstanbul'dan Torosların eteğine; elektriği suyu yolu olmayan bir köye uzanan yolculuk zaman zaman geri dönüşlere ve hatırlayışlara da değinerek küçük bir kızın gözünden anlatılıyor. Sümbül Zamanı hayatlarındaki pişmanlıklardan ders çıkaran yetişkinlerin duygularını gizlice açığa vurdukları anlatıların masal adıyla perdelenmiş gerçek hayatlar olduğunu öne sürüyor. Roman yaşamın gerçek aktörleri olan sıradan insanların sıra dışı yaşamlarına sade bir anlatımla yer veriyor. Küçük kızın kişiliğini oluşturan ve varoluşunu şekillendiren kilometre taşları yaşamındaki trajik dramatik komik olaylar bütünüyle Sümbül Zamanı'nın sayfalarında okuyucularını bekliyor.
"Sarının mevsimiydi... Çocukluğumun bir bölümü kamyonun dönüp duran tekerlekleri eşliğinde yavaş yavaş geride kalıyordu."