Edebiyat bizim açımızdan hakikati keşfe değil üretime yaslamanın anahtarıdır. Hakikati bir üretim kuralı olarak düşünürsek edebiyatın toplumsal dönüşüm süreçlerindeki rolünü ortaya koyabiliriz. Bu süreçlerin edebiyata taşınması hakikatin güçlü bir haykırışıdır. Her toplumsal dönüşüm süreci kendi hakikatini dokurken edebiyat yazarları yaşananları toplumsal belleğe yerleştirme noktasında ön sıralarda yer almışlardır. Edebiyat yeri geldiğinde kötü olanı yeri geldiğindeyse iyi olanı hanesine işleyip insanlara taşırken toplumsal belleği her daim diri tutmasını bilmiştir.
Bu kitapta edebiyat sosyolojisine önemli katkılar sunarak yer alan çalışmalar bize bir kez daha edebiyatın hakikat üretimiyle güçlü bir ilişkisi olduğunu gösteriyor.