2021 yılı Türkiye ile Almanya arasında iş göçü anlaşmasının imzalanmasının 60'ncı yıldönümü. Yani Türklerin Almanya'ya göç edişlerinin 60. yılını geride bırakıyoruz. Aradan geçen 60 yıl içinde Türkler bugün 2.8 milyonu aşan sayıları ile Almanya'da yaşayan yabancılar arasında Avrupa Birliği dışından gelen en büyük göçmen gurubunu oluşturmaktadır. 1960'larda ünlü yazar Max Frisch'in "İş gücü istenmişti insanlar geldi" sözünden de anlaşılacağı üzere Alman'ların sadece işçi ve iş gücü beklerken yabancı bir insan ve yabancı bir kültürle karşılaşmaları onların kültür şoku yaşamasına neden olurken aynı şoku Türklerin Almanlardan çok daha fazla yaşadıkları kesin. Özellikle Türk çocuk ve gençlerinin yabancı bir ülke ve insanlarına uyumu günümüz Alman çocuk ve gençlik edebiyatının ele aldığı en önemli konulardan olmuştur.
1974 yılında yazılan kitap kahramanı Bişam Almanca bilmemesi yüzünden etrafındakilerle ilişki kuramadığı için okulda Alman öğrenciler tarafından "aptal" olarak görülmekte onunla ne okulda ne de dışarda kimse ilgilenmemektedir. Çünkü o bir yabancıdır.
2007 yılında yazılan kitap kahramanı Çelik Almanya doğumlu olup mükemmel Almanca konuşmaktadır. Fakat tüm çabalarına rağmen Alman arkadaşları tarafından yine de yabancı diye dışlanmaktadır. Sadece dış görünümünden dolayı Almanya'da yabancı kaldığına inanan Çelik saçlarının siyah olan rengini ve adını bile değiştirmek ister. Nafile.. doğup büyüdüğü yere entegre olma yolundaki çabaları boşunadır. Çelik ve onun gibi olan diğer Türk çocuk ve gençleri Alman toplumuna entegre olmak Alman hemcinsleri tarafından yabancı görülmemek onların arkadaşı olmak için daha ne yapmalıdır acaba?