Mohammed Harbi genç yaşta Kurtuluş Savaşına katılmış mücadele içinde olgunlaşmış geniş vizyonlu özyönetimi antikapitalizmi ve enternasyonalizmi savunan bir devrimciydi. Boumedien onları durdurduğunda dünya çapında Ulusal Kurtuluş hareketleriyle yakın ilişkileri olan insanlardı. Harbi 1973'te yeniden özgürlüğüne kavuşup fikirlerini ifade etme olanağına kavuşunca yenilgiyi zafere dönüştürmeyi bilmiş Cezayirlilere kendisinin de oyuncusu olduğu çağdaş tarihlerini bütün açıklığıyla kazandıran en büyük tarihçi olmuştur. Ben onunla 1975'te Beyrut'ta görüştüm. Lübnan'da iç savaş başlamış başkentte yoğun siyasi tartışmaların ve askeri hazırlıkların olduğu bir yıldı. O siyasi olayların gelişimi ve siyasi çevrelerle eski ilişkileri tazeleme turu yapıyordu. Bunların içinde Filistinliler de vardı. Harbi onları iyi tanıyordu. Çünkü iktidarda iken Filistin Kurtuluş Hareketini resmen tanımışlar Cezayir'de bir büro açma dileğini ileten Yaser Arafat'a bu olanağı vermişler onları resmen tanıyan ilk Arap ülkesi olmuşlardı. Daha sonra bu büroyu yöneten Abu Cihad (Halil Al-Wazir) oradan dünya kurtuluş hareketleriyle Çin'le Küba'yla Che Guevara ile ilişki kurmuştu. Ayrılırken Sorbonne'da ne öğrettiğini sorduğumda "büyü" demişti. Büyünün iki türü olduğunu birinin kara diğerinin ise beyaz olduğunu beyaz büyünün de siyaset olduğunu söylemişti.
Ben onu ve onları tanımaktan onur duydum. Sanırım Cezayir halkı da böylesi devrimcilere sahip olmaktan gurur duyuyordur.
Gülten Savaşçı (Çayan) / 21 Temmuz 2021