Eskilerde kalmış bir yüz gibi kimi zaman hüzünlü kimi zaman yabancı bakışları uzaklarda aradığı her neyse onu kovalamaya devam etti. Üzerine kapanan kilitli kapıların onu tutmaya yetmediği zamanlarda kimsenin anlam veremediği yerlerde çeşme başlarında kuyularda kayalıklarda dağlarda yıkık ahırlarda türküler söyledi.
Bazen bir çoban alıp getirdi bazen bir köylü.
Ama Hatice hep gitti...
Ne zaman ona sımsıkı sarılsam bütün dertlerim diner gibi oluyordu. Bir çocuğun gözlerindeki masumiyet kadar insana iyi gelen ne vardı ki? Her şeyden habersiz gülümseyen yüzüne cennetin çiçeklerini ırmaklarını renklerini sığdıran çocuklardan başka ne vardı bu kadar temiz olan? Onun yüzünde yıkanmaya gözlerinde kendimi unutmaya gülüşünde teselli bulmaya gittim.