Gerçek yaşamımız bilincimizde kurguladığımız yaşamdır belki de. İçinden akıp geçtiğimiz sokaklar alanlar meydanlar gitgide birer imgeye dönüşerek zihnimizde kendi "çarpık" gerçekliklerini kurarlar. Ses ve görüntü bulutları arasında ilerlerken farkında bile olmadan nesnelerle edimler arasında kendimize has ilişkiler kurarız. Her şey gelip bir büyük imgeye dayanabilir. Demir Özlü Öteki Günler Gibi Bir Gün'de kentlerde bir uçtan bir uca sürüklenen bireylerin çarptıkları imgeleri öykülüyor aynı zamanda. Bir raslantı bir görüntü affedilmez biçimde uzun zamandır anlamlandırmaya çalıştığınız soruların cevabı olabiliyor.
Sözgelimi sokakta gözünüze çarpan herhangi bir "büyük kız" bir görüntü olmanın ötesine geçip zihninizde asal bir yer kaplayabiliyor. Her bir öyküde imgeler düşüncenin sınırlarında belki o sınırları aşıp gerçekliğe katılıyor.
Özlü'nün tanıklıklarından beslenerek öykülere akan yaşamlar gerçekliğin birden fazla yüzünün olabileceğini düşündürüyor. Kim bilir yazının içindeki yaşamdır belki de aslolan...