Ninova Asur ülkesinin büyük ve görkemli bir başşehriydi. Ninova'da insanlar zenginlik ve bolluk içinde rahat bir hayat yaşıyordu. Güç ve zenginlik onları şımartmıştı. Akılları yalnızca kurnazlığa ve kötülüğe çalışıyordu; onlar çok zalim insanlardı. Ninovalıların içinde onlardan çok farklı biri vardı: Adı Yunus'tu. Allah onu peygamber olarak seçti. Yunus Peygamber insanlara hiç durmadan Allah'ı anlatıyordu. Aradan yıllar geçti. Koskoca Ninova'da birkaç kişiden başkası Allah'a inanmıyor kötülük yapmaya devam ediyorlardı. Yunus Peygamber Allaha dua ediyordu:
- Rabbim diyordu. Sana inanmanın huzuru dünyadaki bütün güzelliklerin üzerindedir. Keşke Ninovalılar bunu anlayabilselerdi. Hazreti Yunus çok üzgündü dayanacak gücü kalmamıştı:
"Sabretsem de bir şey değişmeyecek." diye düşünerek Allah'ın emri gelmeden Ninova'dan ayrıldı denize açılmaya hazır bir gemiye bindi. Gemi varacağı limana doğru güvenle yol alıyordu.
Birden bire ne olduysa oldu deniz dalgalandı korkunç bir fırtına çıktı. Gemicilerden biri:
- Başımızda bir uğursuzluk var dedi. İçimizden biri günahkar olmalı.
Bir başkası:
- Kura çekelim kime çıkarsa uğursuzluk onun yüzündendir dedi. Onu denize atarsak kurtuluruz. Yunus'un içi burkuldu.
* * *
İşte Hazreti Yunus'un peygamberlik öyküsü böyle başladı. Yazar Belkıs İbrahimkakkıoğlu bu kitapları hazırlarken çok dua ettiğini belirtiyor. Kitapların son derece yalın ve sıcak bir anlatımı var. Peygamber Öyküleri çocukların kolaylıkla okuyup anlayabilecekleri bir içerikte; hem ilmi hem de pedagojik açıdan güven verici.
Cem Kızıltuğ'un zengin hayal gücü ile renklendirdiği sayfalar çocukları öykülerin ibret verici dünyasında yolculuğa çıkarıyor.