Ne zaman atlatamayacağımı sandığım bir iç sıkıntısına düşsem Sezen'e sığınırım... En damar şarkılarını açıp sesin yayıldığı yere iyice yaklaşırım son ses açarım Sezen'den başka hiçbir şey duymak istemem. Müzikçaların içine girmek ister gibi; sözlerin şarkının içine girmek bütünleşmek tüm duyularımla hissetmek ister gibi. Dertop olur bacaklarımı karnıma çekerim çaresizlikten.
Gözyaşlarımın akmasına ancak o zaman izin veririm. Böylece gözümü sesin yayıldığı yere sabitleyerek dinlerim dinlerim... Artık akacak gözyaşım kalmadığında güçlenmiş şekilde kalkarım yeniden ayağa. Sanırım bunu annem ve kız kardeşim bilir. "Yine açtı Sezen'i durum kötü" derler.
Sen aydınlığa ben sana hasret...
Gel eritir demirleri bendeki ateş...
Bir gün açılır açılmaz sandığın kapılar vurunca güneş...
O böyle sözler yazabiliyorsa eğer dünya hâlâ yaşamaya değer bir yer diye düşünürüm. Bu duyguların hepsi gerçek iliklerime kadar acı çekmeli hissettiklerimi yastık altına ittirmemeliyim.
Acı da gerçek mutluluk da... Eğer o bunları yaşayıp atlatabildiyse benim için de umut var demektir. İyi ki varsın Sezen ya olmasaydın? Ya bana destek olmasaydın? Ya tekrar ayağa kaldırmasaydın?..