Corneille'in kahramanları muhtelif milletlere mensuptur ve muhtelif devirlerde yaşamışlardır. Onun için hemen her piyesinin mevzusu başka bir memlekette geçer. Tıpkı Abdülhak Hamit'te olduğu gibi Corneille külliyatında da hem şark vardır hem garp... Birçok milletler Corneille'in külliyatında kendi kahramanlarından birini yahut bir ikisini bulabilirler. Mesela La Cid İspanya'da Cinna Roma'da Polyeucte Malatya'da ve bugün neşrettiğimiz Nicoméde de İzmit'te geçen bir vaka tasvir eder.
Corneille Nikomed'in mevzusunu ikinci asır Latin müverrihlerinden Justin'in tarihinden almış. Bunu piyesin mukaddimesinde kendisi söylüyor ve hatta istinat ettiği birkaç satırlık fıkrayı aynen derç ediyor. İşte o fıkra:
Bitinya Kralı Prüsyas oğlu Nikomed'i öldürtüp onun yerine başka bir kadından olan ve Roma'da yetişen öteki oğullarını geçirmek istedi; fakat kralın bu tasavvuru tatbikine memur ettiği adamlar tarafından genç prense ifşa edildi; bu adamlar yalnız bununla kanaat etmeyip Prens Nikomed'i o zalim babaya karşı mukabele-i bi'l-misile ve kendi kurduğu tuzağa kendisini düşürmeye teşvik edip prensi kolayca kandırdılar. Bunun üzerine Prens Nikomed kendisini yanına çağıran babasının davetine icabetle onun ülkesine girer girmez kral ilan edildi; tahtından indirilen Prüsyas'a hizmetçileri bile yüz çevirdi; her ne kadar gizlenmeye çalıştıysa da nihayet yakalanıp oğlu tarafından öldürüldü ve kendisinin oğlunu öldürtmek için verdiği emir ağırlığında bir cinayetle hayatına nihayet verilmiş oldu...
Corneille i̇şte bu baba katili prensin manevi heykelini eline aldı. Uzun uzadıya yontup işledi; bütün pürüzleri ile kabalıklarını bütün cinayetlerini yonttu bütün kan lekelerini kazıdı kalbindeki vahşeti çıkarıp yerine faziletle merhamet doldurdu ve nihayet bir barbardan ideal bir kahraman çıkarmış oldu!
Nikomed Corneille'in yirmi birinci piyesi ve on yedinci asır sahnesinde kendisine zafer alkışları temin eden şaheserlerinin sonuncusudur. Bu eser ilk defa olarak 1651 senesi Kanunisani'sinde o zamanki Hotel de Bourgogne Tiyatrosu'nda temsil edilmiştir. Bu ilk temsilinden itibaren pek çok beğenilen bu nefis eseri Moliére de Louvre Sarayı'nda kralının huzurunda oynamış ve üçüncü perdesinin sonunda krallık şekli hakkında biraz dokunaklı imalar bulunduğu halde kral tarafından bile alkışlanmıştır!
Zaten Corneille'in en sevdiği eserlerinden biri de budur. Kendisi bu fikrini şöyle anlatır:
"Bu oyunun en sevdiğim oyunum olduğu gerçeğini saklayamam."
İsmail Hami Danişmend