Köy Enstitülülerin çocukları; onların siyasetin içinde olma toplumbilim üleşim kavgasında varsıla karşı yoksulu koruma ya da yazın dünyasında yapıtlar vermesine alışıklardır. Yurtseverdirler her yerde görev yaparlar. Meslek onurları adına makamlarından istifaları hazırdır. Ailecek mitiliniz bavulunuz hazırdır. Gittiği köy okullarında badana yapar çağcıl tarım uygulayımbilim yöntemlerini öğretir ya da dünya klasiklerini okutuverirler köylüye. Yeşil parkaları ve korkusuz yürekleriyle halka kurtuluş reçetelerini uygulamaya gelenleri evlerinde konuk etmekten de kaçınmazlar. Çoğunu yitirdiğimiz bu insanların gömütlerinde dahi yumruklarını kaldırdıklarını görürsünüz. Boyun eğmezler...
Felsefeden marangozluğa öğrenmediği kalmamış babanızın "Kültür Şenlikleri'nde Abdullah Yüce'yle şöyle karşılıklı oturduk." diye anlatırkenki coşkusuna hazırsınızdır. O sert görünümlü donanımlı ilerici aydın eğitimcinin gençliğinde söylediği şarkının bestecisiyle oturup rakı içmesini çocuklar gibi şen biçimde anlattığını dinleyebilirsiniz. İçtenlikli ve duygusal insan-lardır da denebilir. Kısıtlı gelirinin üleştirilmesi; ailesi tanımadığı insanlar yazın dünyası ve eğitim sendikalarına katkı biçimindedir. Öyle ki eve gelen konuğun kitaplığı görünce "Yahu babanız size kitap mı yedirdi?"yi de duymaya hazırsınızdır.
Yapıttaki öykülerin çoğunluğu 1950-2005 yıllarının Çukurova'sını anlatmaktadır. Egemen ulusların/sınıfların yazdığı sözde "Tarih" kitaplarında olmayacak/olamayacakları yansıtmaktadır. Köylerde gecekondularda yaşayanların; kendine özgü dilini yaşam biçimini üretim ilişkilerini ve yaşanan yaman çelişkileri anlatmaktadır. Bu toplumsal gerçekçi öykücünün çağına tanıklığıdır. Ağayı ırgatı anlatırken "Alaçık"ı çocuk yaşta yoksulluk yükünü sırtlananların boya sandıklarındaki "Döş"ü külhanbeylerinin "Dakkalık"larına ve halka karşı da sözünde duran adamlar olduğunu öğretir/anlatır.
Okurken anlaşılacağı üzere Çukurova'yı anlatan pek çok öykücüden romancıdan ayrıldığı önemli bir noktaysa Altuntaş'ın kalemindeki hafif nüktesidir. Elbette ki bir gülmece ustası değildir. Yoksulluğun ve çaresizliğin girdaplarında yaşayan yığınlara yaşadıklarına gülümsemeyle yaklaşmayı yeğler. Ancak yalnızca gülümsemeyi değil çözüm yollarını göstermeyi de bir insanlık görevi sayar.
Ayrıca belirtilmesi gereken bir başka durum da kitaplarındaki öykülerin ortak yanının kendi deyimiyle her birinin bir yazın degisinin imbiğinden geçerek yayımlanmış olmasıdır.
Öyküleri gerek meraklısına gerek akademik bir çalışmaya kaynaklık edebilmesi açısından tarihsel sıraya koyarak yayımlıyoruz. Bir araya getirilen 7 öykü kitabı 84 öyküden oluşmaktadır. Bazı öyküler bazı kitaplarda tekrarlanmıştı ancak biz bu kitaba öykünün ilk yayımlandığı biçimiyle aldık. Yayımlanmış 7 kitabın kapaklarını da kitabın sonunda bulacaksınız. Ayrıca öykülerdeki bazı yöresel ya da bugün pek kullanılmayan yer sözcük ya da halk deyimlerini "Küçürek Sözlük" bölümünde açıklamaya çalıştık.