Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk milli Mücadele'den sonra ülkenin doğusuyla batısıyla güneyiyle kuzeyiyle bir kalkınma hamlesine girişmişti. Bunun için çeşitli projeler geliştirdi. Ülkenin kalkınması için iç yönetim kuruluşlarını yurdun doğu bölgelerinden başlayarak genişletme gereği duydu. Dersim bölgesinde önemli bir reform programının uygulanması da düşündü. Ülkeyi bir baştan bir başa demir yolları ile bağladı. Ancak ne hazindir ki özellikle dış güçlerin ve emperyalist devletlerin kışkırtmasıyla Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bu kalkınma politikalarına karşı çıkanlar oldu. Bu karşı çıkışlar bazen de iç isyanları beraberinde getirdi. Bu kalkışmalar ülkenin kalkınmasına ve ilerlemesine büyük darbeler vurmuştur.
Atatürk döneminde Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde meydana gelen bu isyanların temel karakterinin emperyalistlerin kışkırtmasıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkını çeşitli vasıtalarla ulusumuzun bir parçası olmaktan çıkarmak olduğunun altını çizmiş ve şöyle değerlendirmiştir:"Kürt sorunu Türklerin çıkarı için kesinlikle söz konusu olamaz. Çünkü bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt öğeleri öylesine yerleşmişlerdir ki pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek Türkiye'yi mahvetmek gerekir."