Ya savaşları açlığı isyanları ve cinayetleri durdurmanın bir yolu olsaydı? Düşünsene ya insan ırkını tüketen insanın kendisi değil de yaşadığı gezegense?
Bir iki üç...
Korku salmayı biz seçmedik. Hatırla unutulduğumuzu.
Doğrusu çirkin simsiyah gaddar vücutlarımızdan
korkman da bizim suçumuz değil.
Söylesene hanginiz bizi buraya hapsetti?
Yoksa sesimizi duymamak mı seni bu denli ürküten?
Karşımızda ellerin titreyecek gözlerin yağmurla dolacak gibi oluyor.
Dört beş altı... Kaç bizden koş!
Acıyla büktüğün dudaklarını görmemize izin verme.
Önünde çarşaf gibi serilmiş o denize git.
Deniz senin evin olacak.
Gir içine okşasın ipek saçlarını.
Nefessiz kal; yutsun sular sırlarını.
Tek görebildiğin karanlık.
Soruyorum sana:
Kayan yıldızlarla dolu bir karanlıkta gökyüzünde
yaşamayı sürdürebilir misin?
Denizinde boğulmak için yaratılmışsan sulara
karşı koymaya değer mi?
Yedi sekiz dokuz...
Birilerini unutacaksın; ne kadar koşarsan koş kaçamazsın.
Işıkları yaktığında karanlığın yok olacağını varsayamazsın.
Gezegenini korumak mı istiyorsun?
Sen kurtulamayacaksın.
On.
Zamanın doldu.
Ne yap et sakın unutulma.
Yoksa bana kavuşacaksın.