Herkes içinde anlatmak istediği hikâyeleri taşır. Sanat da bu hikâyeleri anlatma formudur. Ancak bu formlar donmuş kalıplar hâlinde değil organiktir. Sorun tam olarak bu noktada ortaya çıkar; eğer formlar donmuş kalıplardan oluşsaydı herkes duygu ve düşüncelerini söz konusu formlara dökerek sanatı icra edebilirdi. Böylesi bir vasatta ortaya çıkan eserler belirli işlemlerden geçerek birbirine eşitlenmiş olurdu. Hâlbuki sanat formların doğal yapısını biçimsel sınırlarını enine boyuna kavrayıp yeni türler tarzlar ve tavırlar bulmaktır.
Cemal Şakar'ın yayıma hazırladığı Kurmacanın Grameri; Kurmacanın Doğası Kurmaca Yalan Mı ve Kurmacanın Sınırları olmak üzere üç ayrı konu başlığını ele alıyor. Felsefecilerin akademisyenlerin romancıların ve şairlerin yazılarıyla çoğul bir bakış açısı yakalayan çalışma kurmaca kavramı etrafında dönen tartışmaları zenginleştirirken olası yeni tartışmaların da kapılarını aralıyor.