1884-1958 yılları arasında yaşayan Yahya Kemal; savaşı hicreti gurbeti acıyı fazlasıyla tadan bir toprağın çocuğuydu. Hislerinin fikirlerinin ve şiirlerinin ilk kıpırdanmaları Müslüman Türk'ün imanını şevkini savletini celadetini heybetini ve zarafetini tam anlamıyla yansıtan Rumeli'de gerçekleşti. Annesinin vefatından sonra tahsil için İstanbul'a geçti. Fakat herhangi bir okula kaydı mümkün olmadığı için Paris'e gitti. Paris'teki mektepten öğrendiklerini millî-vicdanî bünyeye nasıl tatbik edeceğini bilen Yahya Kemal maddi sıkıntılardan dolayı mezun olamadı. Hiçbir diplomanın veremeyeceği bir bilgi yükü ve bakış açısıyla -o senelerde evden kaçanların aksine- Türkiye'ye döndü. Artık "Eve Dönen Adam"dı. Neyi nerede arayacağını ve Avrupa'da edindiği "metot"u nasıl kullanacağını biliyordu. Gücünü maziden alan hâlin ihtiyacına cevap veren aynı zamanda istikbali de kucaklayan bir duyuş ve görüşle konuştu yazdı. Medeniyeti oluşturan tarihi ilmi irfanı tecrübeyi ve zevki sadece kendi nesline değil öğrencisi ve dostu Tanpınar'ın tabiriyle "estetikten feragat" etmeden ardından gelen nesillere de tanıttı.
Mehmet Samsakçı Tütmeye Devam Eden Buhurdan'da besleyici bir şairin şahsiyetine edebiyatına külliyatına meraklı gözlerle bakarken incelediği her konuya da aynı duyuşla yaklaşıyor. Yahya Kemal'in 1925 Türkiye-Suriye Tahdid-i Hudut Komisyonu Üyeliği'nde görevli iken Ankara'ya gönderdiği raporlardan yakın dönem Türk siyaseti ve edebiyatına dair gün yüzüne çıkmamış notlarına eserlerinin kitap halinde ilk neşri meselesinden vasiyet davalarına kadar pek çok önemli bilgiyi ince bir titizlikle sunuyor.