"Tabii haklı olarak 'Neler saçmalıyor?' diyorsundur. Oysa sen beni rüyalarından tanıyorsun. Bense ezelden beri tanıyorum seni. Senin sezgilerin çok güçlü ki; benim mektubumla karşılaştın. Senin gibi hisleri güçlü olan insanlar başkalarıyla derin bir şekilde bağlantı kurarlar. Ayrıca düşünce gücümüz ve hislerimizle hayatımızda olmasını arzuladığımız tüm değişiklikleri yapabilme imkânına sahibiz. Sen beni duymayı istedin bense her daim sana fısıldayıp durmaktaydım zaten. Düşünce güçlerimize sağlık! İstersen şimdi hemen buradan kaçabilirsin ama korktuğun için gideceksen sana engel olacağım. Gayet şuurlu bir şekilde burayı terk etmek istersen de seni özgür bırakacağım. Şimdi sakinleşmeye çalış ve okuduklarını iyi düşün!
...
"Şimdi sakinleyebildin mi? Ayaklarının seni buraya kadar neden sürüklediğini anlayabildin mi? Sen karanlık güçlerin etkileri altına alamadıkları ve özgürleştirilecek ruhlardansın. Sen iyilerdensin. Ve biliyorum beni hissettin. Sen bu mektubu okumaya ihtiyaç duymaktaydın. Belki beni yakından tanımak istemiştin. Mektubum burada bitiyor. Bundan sonra bu mektupla ne yapacağın tamamen sana kalmış. Buyur şu antika koltuklardan birine otur istersen! Yaslan arkana ve bilinmezlerin heyecanına teslim ol. Korkunla yüzleş. Bana odaklanıp beni hayatına çek. Sana bir bulut içinde geleceğim elbet. Tekrar görüşmek dileğiyle!"
"Bugün de ölmezsem yarın görüşürüz sevimli hayalet!"
Hayal ile gerçek uyku ile uyanıklık rüya ile yaşam... Gece-gündüz gibi zıt kavramlar birbiriyle iç içe geçerken Zafón okuyor gibi bir ürperti hissedecek kahramanın nefesini ensenizde hissedeceksiniz. Kâh ölümü kâh ölüme bakışınızı sorgulayacak ve hatta sorgulamakla kalmayıp biraz olsun ısınacaksınız. "Sen bu kitabın sesini duymayı istedin o ise her daim sana fısıldayıp durmaktaydı zaten..."