Gazetelerin üçüncü sayfalarından ana haber bültenlerinden bazen sokağın sonundaki o apartmandan bazen yan komşumuzdan kimi zaman da kendi evimizden bildiğimiz bir öykü; susturulan aşağılanan yok sayılan dövülen öldürülen kadınlar... Tüm hücrelerimizle karşı koymak istediğimiz artık bitsin istediğimiz canhıraş bir ağıt: Kadına şiddet. Peki ya şiddetin eksik olmadığı evlerde büyüyen erkek çocuklar? Annelerinin ablalarının uğradığı istismara seyirci olmak zorunda bırakılan çocuklar büyüdüklerinde izleri silinir mi gördüklerinin? İyileşebilirler mi? Unutabilirler mi? Küçük bir çocukken çıkaramadıkları o ses yetişkin bir erkeğe dönüştüklerinde dillerinden çözülüp akar mı?
Genç yazar Ecem Başol'un ilk romanı "Münzevinin Fısıltıları" hepimizin kanayan yarası olan kadına şiddet temasına şiddetle iç içe büyüyen bir erkeğin gözünden bakıyor. Şiddetin izlerine rağmen aşka ve hayata tutunmaya çalışan bir münzevinin penceresinden geçmişe bakış bir insanlık yarası.