O zamanlar; şimdilerde olduğu gibi gezmelere haberli gidilmezdi. Her zaman zil çalabilir ve gelen misafir kim olursa olsun buyur edilir ve geri çevrilmezdi. Akşamları sobanın üstünde kaynatılan çayın ıhlamurun tadıyla yapılan sohbetlerin yeri de çok ayrıydı. Kışın sobanın üstüne portakal kabuğu keser koyardı babaannem. Şu an bile düşündüğümde kokusu burnuma gelir gibi hissederim. Şimdiki gibi hiçbir şey hazır değildi o günlerde. Çekirdekler tuzla birlikte sobanın gözünde kavrulur yazın kurutulan meyveler sofradaki yerini alırdı. İnsanların o zamanki konuşma üslupları bile o kadar nazik ve kibardı ki kimse kimseyi kırmamak için sanki fazladan bir çaba sarf ederdi. Özellikle kış aylarındaki yapılan o sohbetler yaşanmış onca hikâye hepsi sanki geçmişe duyulan haklı bir özlemin ispatı gibiydi.