Azerbaycan'ın Karabağ bölgesindeki kültür başkenti Şuşa şehrinin Ermeniler tarafından işgali sırasında yaşanan insanlık dışı katliamdan kaçış öyküsüdür. Hasret ve ayrılık sembolü har-ı bülbül çiçeklerinin bile boynunu büktüğü kara günlerde İstek'in küçük Turaç ve Çiçek'le birlikte evini barkını yerini yurdunu terk edişinin hüzünlü resmidir.
Sayısız haykırışların konusu olsa da kalemlerin tükendiği ressamların boyamaya cesaret edemediği bu resim Azerbaycan tarihinin en kara sayfasında acıyla hemhal buruk anılar bırakmıştır.
Kanlı işgalden sonra yaşama tutunanların yürek yangınını söndürmeye Hazar Denizi'nin hırçın dalgaları yetmedi. Her biri başka topraklara savruldu her biri elinin erdiği en yakınına sarıldı. Büyüdükçe Turaç ile Çiçek arasında gelişen duygusal bağ aynı acının zehri aynı kanın tadıydı belki de.
Karabağ Çiçeği'nin kahramanları Çiçek Turaç ve Oğuz Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin yıkılmaz bir köprüsüydü sanki. Aynı acıyla yoğrulmuş Ermeni mezaliminden canı yanmış iki devlet bir millet arasında çok sağlam bağın nişanesiydi.