"Genellikle İzmir'de doğup büyüyen şirketler rüştünü ispat ettikten ve -tabirimi mazur görün ama- palazlandıktan sonra ilk amaç olarak İstanbul'u hedefleyip ilk fırsatta yönetimlerini ya da pazarlama/satış gibi can alıcı birimlerini oraya taşımak isterler. Hepsine hak veriyorum. Türkiye'nin kalbi İstanbul'da atar.
İstanbul'da da belli bir yere gelen şirketler de daha sonra gözlerini yurtdışına ağırlıklı olarak da Avrupa'ya dikerler. Amerika akla en son gelen alternatiftir. Çünkü zordur uzaktır ve farklıdır.
Biz ise daha değişik bir yol izlemeye karar verdik. İzmir'den kalkıp New York'a dünyanın kalbine ulaşmaya çalıştık...
Üstelik e- ticaret gibi onların bulduğu geliştirdiği dünyaya tanıttığı ve uygulama esaslarını belirlediği bir konuyla.
Deplasmana gidiyorduk ve sahaya çıkacak rakiplerimizin bize göre çok büyük avantajları vardı. Oyunu onlar keşfetmiş kurallarını da onlar koymuştu. Saha onlarındı seyirciler -müşteriler diyelim- onlardı. Hakem de onlardandı. Çok zor bir maç olacağını baştan biliyorduk.
Ama biz kazanmaya gelmiştik. Sloganımız da belliydi :
Bu maçı alacaaz başka yolu yok!!"