Bir ejderha alevi gibi iki üç metreyi bulan alevler balonu yeterince şişirdikten sonra sepet yerinden kalkmaya başladı. Harika Can'a sarılarak heyecanını yatıştırmaya çalıştı. Balon havalandıkça biraz önce içinden geçtiklerinde ürkütücü görünen ayçiçekleri küçülmeye başladı. Sabah güneşi doğdu doğacaktı. Herkes büyük bir merakla güneşin doğumuna tanıklık etmeye kilitlenmişti. Balon Gölü'nün üzerinden uçmaya başladı. Balon yavaş yavaş göle doğru alçalmaya başladı. Birkaç kişi dönüp pilota baktı. O da bir arızayı gidermeye çalışır gibi bazı ayarlarla oynuyordu. Hâlâ ateş basılmıyordu. Balon yavaş bir şekilde göle doğru inmeye devam ediyordu. Balonda bulunanlar endişelenmeye başladı. Dakikalar içinde güneş muhteşem bir şekilde doğup yeryüzünü kızıla boyadı. Güneşin doğumunu izledikten sonra göle ne kadar yakın uçtuklarını fark edenler endişeli bir şekilde kaptana ne oluyor der gibi baktı. Kaptan hâlâ bazı düğmeleri açıp kapatıyordu. Balonla göl arasındaki mesafe hızla azalıyordu. Birkaç kişi pilota
"Ne oluyor?" diye sordu. Pilot
"Sorun yok ara sıra böyle arıza yapıyor ama çözerim birazdan." diye uğraşıyordu. Harika Can'a baktı. Balon ile göl suları arasındaki mesafe iki metreye düştü. Hâlâ balon çalışmıyordu. Pilotun çabası işe yaramıyordu. Sepette bulunanlar arasında endişe iyiden iyiye artmıştı. Bir dakika içinde balonun sepeti göl suları ile buluştu. Sepetin göle değmesiyle çıkan su sesini herkes duymuştu.