"Perverdigâr Yüce Tanrı hâlimiz perişan! Hayat kaynağımız bulutlar! Semavi sütü yeryüzüne indirin toprağın yaralarını sarın kuraklığı yok edin. Oklarınızı günahkârlara saplayın günahsızları da sevindirin... Zira yeryüzündeki herkes günahkâr olmadığı gibi göğsünüzde yatan sadece şimşekler değildir. Hayat verici yağmurlarınız da vardır. Sadece korku değil aynı zamanda umut da vardır."
Türkçeye ilk kez çevrilen Molla Nur gerçek bir hikâyeye dayanır ve Dağıstan'da küçük bir grubun susuzluğa çare aramak için Şahdağ'a yaptıkları zorlu tırmanışla başlar. Yüksek dağların yamaçlarından Molla Nur himayesindeki eşkıyaların pusularına uzanan bu yolculuğun ödülüyse aslında herkes için başkadır: İskender Bey sevdiğine kavuşmayı Fethali Bey itibar kazanmayı ve her biri Molla Nur gibi özgür olmayı istemektedir. Molla Nur onlara bu özgürlüğün bedelini hatırlatacaktır. 1825 yılında St.Petersburg'taki Dekabrist ayaklanmasına katıldığı gerekçesiyle önce Sibirya'ya ardından Kafkaslara sürülen Aleksandr Bestujev-Marlinski'nin sürgün dönemi eserlerinden olan Molla Nur 1800'lerde Dağıstan bölgesindeki politik yapılanmayı toplumun yaşam tarzını geleneklerini ahlaki ve manevi değerlerini gözler önüne seriyor.