"Bakın artık Şövalye Pardaillan'dan eser kalmadı. Şimdi şu adam zayıf ve korkak bir çocuktan başka nedir ki?.. Geçirdiği birçok sarsıntıdan ve benim o meşhur ilacımı içtikten sonra kendisinde korkudan başka hiçbir duygu kalmamış bulunuyor. O muhteşem gücü ve zekası tamamen mahvoldu. O korkunç kuvveti uçtu gitti. Baksanıza ayakta duracak gücü kalmamış... Hâlâ yaşaması bile bir mucize..."
Fransa tahtına kimin geçeceği hâlâ meçhuldür. II. Felipe arkasına engizisyonun kanlı gücünü alarak her türlü zorbalığı denerken Pardaillan'ın dışında ona dur diyecek biri daha çıkar ortaya. Bu kişi Prenses Fausta'dır.
Fausta çıkarlarını II. Felipe'ye kabul ettiremeyeceğini anlayınca hemen taraf değiştirir ve II. Felipe'nin gizemli veliahdı ünlü boğa güreşçisi Don César'a gözlerini diker. Kral "emekliye" ayrıldıktan sonra Don César'a İtalya'yı ve Fransa'yı istila etme gücünü bahşedeceğini hatta Almanya'yı da topraklarına katmasının ardından genç kralın Charlemagne'dan daha yüce bir imparatorluğa hükmedeceğini vadeder Fausta. Pek tabii prenses olarak bu şanı paylaşmak da ister. Bütün bunlar için gereken tek şey Don César'ın ağzından çıkacak basit bir kelimedir.
Ne var ki Don César'ın yakın dostu Pardaillan burada da II. Felipe ile Fausta'nın karşısına dikilir. Pardaillan'ı ortadan kaldırmanın tek yolunun onu delirtmek olduğunu düşünen ortak düşmanlar ise şövalyeyi engizisyon zindanlarında açlık susuzluk ilaçlar ve türlü işkencelerle insanlıktan çıkarmaya çalışırlar.