"İyi düşünülürse zamanımın çoğunu heba etmiştim. Bugüne dek fazla uyumuş önemi olmayan ayrıntılara takılmış sözlerini manasız bulduğum insanları dinlemiştim. Çoğu zaman hayatta nasıl yaşanmayacağını görmüş olsam da nasıl yaşanacağına dair kendimce bir üslup geliştirememiştim. Hayatımı yalnızca sevmediğim insanların yaptığı şeyleri yapmamak üzerine kurmuştum. Galiba bu durum da beni zayıf karakterli bir insan yapmıştı. Tanıdığım insanların hemen hepsinin aksak yanlarını bir vücut üzerinde toplayınca gerçeği görüyor içimden "İşte insan böyle olmamalı" diye geçiriyordum. Elbette bu durum aradığım dünyayı bulmama yetmedi. Ama kusurun kişinin kendisinde en son aradığı insanlık durumu olduğunu anlamıştım. Sonuçta kişi tüm evrenin yok oluşuna sebep olacak hamleyi de yapsa kendisini pek suçlu hissedemezdi." Olağan içine doğduğu çağın ruhunu ortaya koyan bir bilançodur. Siyah ve beyazın bulanıklaştığı doğru ile yanlışın iç içe geçtiği bir dönemde gençliğini yitirmiş bir nesli anlatan griler hikayenin satır aralarında okuyucusunu beklemektedir. Romanı oluşturan labirentler kendi içinde bütünlüklüdür fakat çıkışsızdır. Olağan bir kaybedişin hikayesidir.