Suç en basit anlamıyla kınanan insan faaliyetidir. Kınanır oluşu onun sıra dışı oluşuyla ilintilidir. Sosyal bilimlerce geçmişte suç ve suçluya kanunların tarafında duran bir yaklaşım sergilenmiştir. Böylece devletçe halk adına suç ve suçlu hem kınanmış hem de sıra dışılığı gerekçe gösterilerek ötekileştirilmiştir. Buna mukabil günümüzde kültüre göreli bir sistem olarak yaklaşan bilimsel disiplinlerce suçun kültürel bir olgu olduğu kabul edilmektedir. Bu bağlamda suç amaca erişmede sıra dışı vasıtaların kullanıldığı bir insan eylemidir. Bahse konu eylemin faili olan suçlu ve hatta suçun kendisi kültürel bir olgu olduğu için diğer tüm insan faaliyetleri gibi dinamiktir. Dolayısıyla suç zaman mekân ve sosyal tarihî ve ekonomik bağlam içinde tanımlanmalıdır. Ancak ceza hukukunun alanına giren suç devletin yazılı kanunlarıyla norm-dışı ilân edilip tesis edilen yaptırımla kınanmaktadır. Devlet kanunlarıyla yasaklanan definecilik de bu suçlardan biridir ve cezası üç ay ile beş yıl arasında değişmektedir. Bununla beraber definecilik halk nazarında ve halkın oluşturduğu sosyal normlara göre suç olarak tanımlanmamakta ve herhangi bir yaptırımla kınamamaktadır. Devletin kanunlarıyla suç olarak işaretlenen kimi insan faaliyetlerinin halkın kolektif bilincini incitmediğini ortaya koyan bu çalışmada defineciliğin yüzyılı aşkın bir zamandır bu topraklarda kanunlara rağmen nasıl hangi koşullarda ve neden süregelen bir faaliyet olduğu folklorun bakış açısıyla açıklanmaktadır.