Hikâyeler denilince aklımıza mutlu sonla biten masallar geliyor. Oysaki hikâyeler gerçekler kadar acıdır. "Ve aslında her şey; umudu kaydetmekle sabrı yitirmekle başladı." Peki günümüzde yaşama tutunmaya çalışan gençlerin yaşantısı gözler önüne serilseydi onların hikâyeleri ne kadar mutlu ya da mutsuz olurdu? Bunu bizler görebiliyor muyduk? Yoksa görmemezlikten mi geliyorduk? "Yok oluş" adlı bir çalışma yapıldığını düşünün; bu projenin gerçekleşmesi toplulukları uçuruma hapsetmez mi? Sevgi merhamet sabır aşk vb. hisleri gün gün telef ederek bizleri ruhsuzlaştırmaz mı? Hikâyelerden demet oluşturan bir genç şahısın yaşama bakış açısı bu konulara açıklık getirmeye kalkışsa nasıl bir tepki görürdü?