Sözlerim vardı sustuğum. Konuşursam boyumu geçeceğinden korktuğum. "Sus!" dedi kaz ayaklı gözler. "Bu kazlar senin de gözlerinde nöbete durunca konuşursun sen de."
Bal çalmadılar ağzıma acı biber de sürdürmedim.
Sustum. Hudutlarımın keşfine çıkıncaya kadar...
Konuşmanın hastalık sayıldığı diyarlarda bırakınca beyaz fistolu elbisemi kömürde buldum susturulan dilimi. Önce çizdim beyaz fistolu elbisemi sonra yazdım söyleyemediklerimi. "Ayıp!" dediler "Kız kısmı şiir yazar mı?" "Yazar" dedim. Yazdım!
Sözlerim vardı sustuğum artık boyumu geçmesinden korkmuyordum. Onları yazan kömürün ateşinde yaktıkları dilim; elimdi kalbimdi zihnimdi. Okuyan yazan resim çizen kadından korkuyorlardı. Çünkü anlatılmak istemiyorlardı. Ben yazdım kaz ayaklılar yaktı. Soba alevinde beton duvarları ısıtan şiirlerimin ışığında yenilerini yazdım. Kömür hem yazandı hem yakan.
Yandım yandıkça yazdım.
Yazdım yazdıkça yandım.
Artık kömürdüm. Artık kalemdim. Artık korktukları o şiir bendim.